Fatih Sultan Mehmet devrinde Seyfiye, İlmiye ve Kalemiye kıyafetleriyle; kadın-erkek, Müslim-gayrimüslim kıyafetleri düzenlendi. Tarikat bağlılarının cübbeleri, hırkaları, gömlekleri, çakşırları ve özellikle kavuk, külah ve sarıklarının renkleri ve biçimleri belirlenmiştir.
XVI. yüzyılın ortalarından başlayarak Tanzimat’a kadar her bölümde gayrimüslimlerin kıyafetleriyle ilgili pek çok ferman çıkarıldı.
1568 tarihli bir fermanda bunların detayları şöyle tabir ediliyor: Yahudi ve Hıristiyan bayanları sade tülbent takınmalı, ayakkabıları siyah ve astarsız olmalı, Bursa kutlusundan fistan ve Şirvanî giymeleri, Müslüman bayanlara benzeri kıyafet giymemeleri, Ermenilerin başlarına alaca jenerasyon sarmaları ve ferace giymemeleri gerekiyor.
Bunlar birer üniforma üzeredir. Burada detayına giremeyiz fakat şurası bilinmelidir ki; Osmanlı’da kıyafet olağanüstü disipline tabidir.
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar geçen müddet içinde pek çok “Kıyafet Nizamnâmesi” yayımlanmıştır.
Gençlik bir askerî sınıf sayılmış üzere mekteplerde şapka mecburiyeti getirildi. Sanat okullarının şapkalarında yeşil şerit vardı. Ticaret liseliler kırmızı, sivil liseliler sarı şerit takıyorlardı.
Neredeyse bir yarım asır bu kıyafet değişmedi.
Liberal rüzgârlar her yanı sardı. Tuzu kuru olanlar bu kara önlük beyaz yakayı fukaralık sembolü sayıp küçümsedi.
Bir devir ortaöğretimde erkeklerin uzun saçlarıyla kızların etek uzunlukları eza yarattı. Her çeşit kolejin yaygınlaşması ile “serbestî” galip gelmişti.
Kara önlük-beyaz yaka nisyana terkedildi. O artık bizim nesillerin anısında “fakir fakat onurlu” mevkiini koruma ediyor.
Kara önlük-beyaz yaka geri gelmiyor, gelmesin, Türkiye o günleri geride bıraktı.
Milli Eğitim Bakanımız “Maarif Sistemi” ile eğitim ve öğretime bir “disiplin” getirmeye çalışıyor. Tebrik ediyoruz.