Gazete 24 Saat

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Ekonomi
  4. »
  5. Kelamın değeri kaldı mı?

Kelamın değeri kaldı mı?

adminn adminn -
21 0

Bu soruya aşağıdaki sorularla karşılık veren olacaktır.

Hangi kelam?

Kimin kelamı?

Ne diyor?

Her ne kadar “sözel” olanın yerine “görsel” olan geçti diyerek; Jack Ellul’dan naklen “sözün düştüğü” söylenebilirse de biz o fikirde değiliz.

Sözün temeli “Kelâmullah”tır ve kıyamete kadar değişmeden kalacaktır. Sıkıntı ona ne kadar ehemmiyet verdiğimiz, benimsediğimiz, onun gösterdiği yolda yürüdüğümüzdür.

Bu bir yana; birbirimizi dinliyor, anlıyor, ona nazaran hareket ediyor muyuz?

Yoksa kimse kimseyi dinlemiyor; kelamımız suya yazılan yazılar üzere kaybolup gidiyor mu?

Madem “söz” kelam mevzusudur, şahit olduğum bir hadiseyi naklederek nerede durduğumuzu belirtmek istiyorum.

Söz muhatabına ulaştı mı yankısını bulmalıdır. Yankısı gelmeyen kelamın kıymet-i harbiyesi yoktur.

Yahu insan hamamda niçin türkü söyler? Ses yankısını bulsun diye.

Ne demişler:

Aynaya ayna görünür lakin düşünde

Sessizliktir sessizliğin bekçisi.

Bir tarihte aydınların uğrak yeri olacak, ismine “

Âşıklar Kahvesi

” denilen bir yerin açılış gününe katılmıştım.

Profesörler, gazeteciler, muharrirler, şairler, müzisyenler bir ortaya gelmiş. Her fert yanındaki ile konuşuyor, salonda bir uğultudur gidiyor.

Bir de âşık davet etmişler.

Güya çalıp söylesin diye.

Adam ceket-kravat, ütülü gömleğin verdiği terli kahra karşın çalıp söylüyor; elinden geldiği kadar hünerini sergiliyor.

Lâkin kimsenin umurunda değil.

Aydınlar limonata içip pasta yiyerek, cıgaralar fosurdatarak ha babam konuşuyor.

Âşık bu duruma sabretti, sabretti; sonunda dayanamayıp çalıp söylediği türküyü kesti.

Saz kesilince, biri “Dikkaaat” demiş üzere salonda bir sessizlik oldu.

Gözler âşığa döndü.

Niye kestin der gibiler.

Âşık kızardı-bozardı, boğazını bir iki öksürüp temizledi, son bir çabayla patladı:

– Hocalarıma, konuklara hürmetimiz sonsuz. Özür dilerim efendim. Şurda neredeyse yarım saattir çalıp söylüyorum, kimseden bir karşılık görmedim.

Salonda şaşkınlık:

– Nasıl yani?

– Yahu sizler hiç âşık kahvesine gitmediniz mi; hiç koşma, atışma dinlemediniz mi?

Bir âşık çalıp söylüyorken sesler kesilir âşık dinlenir, bununla da kalmak olmaz, şayet güzel bir dörtlük, hoş bir nükte patlatmış ise.

– Eee!..

– Yaşa âşık, var ol, parıltı ol!.. diye alkış tutulur.

– Yanlışsız ya! Haklısın valla!..

– Sizlerden bir ses çıkmayınca, burada sazımızın-sözümüzün at fışkısı kadar kıymeti yok dedim, özür dilerim.

Salonda bir uğultu koptu, herkes âşığa hak veriyordu, ancak işin endazesi kaybolmuş, büyü bozulmuştu.

Daha sonra gelen ısrarlar üzerine âşık her ne kadar yeniden çalıp söylediyse de, ne sazında ne kelamında tat kalmıştı.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Web sitemizde size mümkün olan en iyi deneyimi sunmak için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Kabul Et