Onu bilemem ancak medya ve toplumsal medyada bu bu türlü. Görüntüyü görmek istersen ekrana şöyle bir göz atalım.
Kim kimi vurmuş öldürmüş, kesmiş doğramış, delik deşik etmiş.
Daha alımlı bir detay verelim: Cesedi beş kesime bölmüş, her parçayı bir çöp bidonuna atmış. Kesimlerden birini köpekler yemiş. Köpeklerden arta kalan bir elin parmakları (Buğulu resim).
Tiksinti ile, nefretle karşılanan ancak tekrar de müşterisi çok olan, olmaz denileni olduran cinayetler: Bir bebeğin istismarı. Kendi çocuğuna kıyan. Hem yaşlı hem engelli adamı cebindeki üç kuruş için boğan.
Cinayet çok, seç, beğen, göster.
Yine de bir polisiye tutkunu şöyle diyor: Nasıl bir yoksulluk içindeyiz arkadaş! Şöyle ismi anılacak bir “seri katil”imiz yok.
Bir yıl içinde “çökertilen” çetelerin sayısı bini buldu. Yahu nasıl bir vakte kavuştuk. Her sokakta bir çete. Sokak ağzı ile konuşalım. Bunlar senin malına, canına, namusuna çöküyor. Çöke çöke büyüyor. Çete başının şöhreti lisanlarda dolaşıyor.
Bu alanda akıl almaz metotlar bulundu. Meselâ: Telefon dolandırıcıları. Yalnız yaşayan ihtiyar bayanlardan çiftçilere; esnaftan tüccara, her tıp sade vatandaşa, haydi bunlar bilgisiz diyelim ya koca koca profesörlere ne demeli.
Tuhaf, anlaşılmaz, yersiz, ahlâk mahrumu bir izleyici kümesi var. Onlar dolandıranı değil malını, parasını kaybedeni suçluyor. Onu saf, bilgisiz (yahu adam profesör diyorsun takmıyor) korkak vb. diye suçluyor ve ek ediyor: “Uyanık olacaksın, uyanık”.
Bu “uyanık olmak” nasıl bir şey? (Bir müstakil yazı da bunun için yazılmalı).
Sel, yangın, fırtına vb, müstakil olarak “trafik” kazaları.
Ülke içinde olanlar bir yana, onlar yetmez ise dünyadan manzaralar. Şuna hiç aklım yetmiyor: Peru’da helikopter düştü, beş kişi öldü. Ne yapalım kardeşim, bu da haber mi, bize ne? Diyecek olsan, karşılık hazır: İmgesi değişik.
Bunu neden en sona koyduk?
Evet, aziz kardeşim!
Haberler bu türlü.
Çünkü bunlar tercih ediliyor.
Bunların karşısına “iyilik” haberlerini koysan kimse izlemiyor.
“Nasılsanız o denli yönetilirsiniz”.
Yıllar evvel Ali Ercan şöyle bir türkü demişti:
Adaletin bu mu dünya,
Ne yar verdin ne mal dünya,
Kötülerinsin sen, dünya
İyileri öldüren dünya.
Hatırlayan olacaktır; Selda bunu çok hoş söylerdi.
Peki, ne yapacağız, bu türlü eli kolu bağlı oturacak mıyız?
Hayır. “Ne yapmak lazım” konusunda düşünelim. Çabucak karar vermeyelim, sıkıntı iş.
Haydi, kolay gelsin.