Aklı başında ve politik ilgisi olan herkes bilir ki Seyahat Kalkışması, coğrafyamızdaki 11 ülkede iktidarları deviren, hudutları değiştiren ve yeni darbelerin, istikrarsızlıkların yolunu açan ve nihayetinde “ulusları devletsiz bırakan” Arap Baharı’nın son durağıydı. Altını bir defa daha çizmek gerekir ki Batı’nın estirdiği rüzgâr ülkemizde fırtınaya dönüştürülecekti. O rüzgâr, gücünü halktan alan Tayyip Erdoğan’ın siyasi iradesine çarparak zayıflamasaydı, bugün coğrafyamıza dair planları zıt düz edip istikrarları yine değiştiren direniş ve sonrasında Suriye ihtilali ile başlayan ayağa kalkmayı göremezdik.
Ayşe Barım’ın bütün bu denklemin ortasında bir oyuncu menajeri olarak figürleşmesini manalandırmak birilerine mantıksız gelebilir. Arap Baharı, ayaklanma, darbe, karşı devrim… Kel alaka bir denklem görülebilir de. Lakin şunun altını çizelim: Barım’ın hinterlandındaki sanatkarların hükümeti devirme gayesi “Ünlülerin Taksim turu” çeşidinden magazin sayfalarına düşen fotoğraf altı haberler değildi.
Ayşe Barım soruşturması derinleştikçe, -ki burada kalmamalı- ortaya neler çıkacak göreceğiz. Akıl, sermaye ve ideolojik irade üçgeninin oluşturduğu kültürel iktidara birinci sefer böylesine dokunuluyor ve magazin dünyası bu gelişmelerle çalkalanmıyor.