Başkan Sunar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli liderliği ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin takviyesiyle izlenen Suriye siyasetinin değerine vurgu yaparak, “61 yıl süren Baas zulmü, Sayın Cumhurbaşkanımızın feraset dolu adımlarıyla sona ermiş; Esed rejimi insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Kendi halkını katleden, ülkesini talan eden bu zalim, cibilliyetine uygun formda kendi yandaşlarını bile yarı yolda bırakarak kaçmıştır.” sözlerini kullandı.

Başkan Sunar, bu zaferin sadece bir rejimin çöküşü olmadığını, Türk milletinin tarihî adalet ve merhamet mirasının bir halkası olduğunu belirterek, “13 yıl süren direnişin akabinde, 12 günde elde edilen bu destansı muvaffakiyet, milletimizin fedakarlığı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğiyle kazanılmıştır.” dedi.

Sunar, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yürütülen gayretin, “Suriye’yi Suriyelilerin yöneteceği bir düzen” şiarıyla milletlerarası arenada örnek teşkil ettiğini vurguladı. Bu sürecin, insani kıymetler ve komşuluk hukuku açısından tüm dünyaya örnek olduğunu söz eden Sunar, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Sayın Cumhurbaşkanımız, sırf Suriye halkının değil, tüm mazlum coğrafyaların umudu olmuştur. Savaş mağdurlarına kucak açarak hem vicdanların sesi olmuş hem de komşuluk hukukunun ne manaya geldiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bu siyaset, bölgede dengelerin korunmasını sağlamakla kalmamış, Türkiye’nin insani kıymetler konusundaki hassasiyetini de dünya kamuoyuna ilan etmiştir.”

Başkan Sunar, konuşmasını şu tabirlerle tamamladı: “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, mazlumların gür sesi, milletimizin inanç ve kararlılık kaynağı olmuştur. Rabbim kendisinden razı olsun; ömrüne rahmet, gücüne güç katsın. Milletimizin ve ümmetin haklarını savunmaya, mazlumların sesi olmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Rabbim birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin.”

Devrimin birinci günlerinde Halep’e gittiklerini tabir eden moderatör Ersin Çelik, Rusya’nın, Suriye rejiminin bombaladığı, Şii milislerin yerle yeksan ettiği köyleri, kasabaları, hayalet kentlere döşmüş yerleşim yerlerini gördükten sonra, mazlum Suriyelilerin neden meskenlerini terk ettiklerini çok daha uygun anladıklarını söz ederek kelamı konuşmacılara bıraktı.

2007-2015 yılları arasında AK Parti Ankara Milletvekilliği de yapmış olan gazeteci muharrir Aydın Ünal, birinci konuşmacı oldu. Ünal, “Türkiye hukukun, İnsanlığın, Müslümanların yanında yer aldı. Suriye’de 13 yıl boyunca sabırla, ilmek ilmek bu zaferi dokudu Türkiye. 8 Aralıkta Allah’a hamd olsun mücahitler, Şam’ı fethederek, tekrar özgürleştirerek Suriye’de yeni bir devri başlattılar. Bu kuşkusuz oradaki mücahitlerin başarısıydı. Lakin bunların gerisinde hem 13 yıl sabrıyla ve bütün imkânlarıyla o mücahitleri koruyan-kollayan, onları eğiten ve imkânlar sağlayan Türkiye’nin başarısıdır. İster İslami açıdan bakın soruna, ister milliyetçi açıdan bakın, hangi açıdan bakarsanız bakın, burada Türkiye’nin harika bir zaferi var. Burada Türkiye’nin Selçuklu ve Osmanlı’dan devraldığı imparatorluk şuurunun tekrar hayata geçmesi var.” sözlerini kullandı.

Suriye’deki zaferle birlikte Baas rejiminin devrilmesinin, Rusya ve ABD’nin devre dışı kalmasının Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin elde ettiği en büyük diplomatik muvaffakiyet olduğuna dikkat çeken Ünal, “Bu yalnızca Suriye’nin özgürleşmesi manasına gelmiyor, tıpkı vakitte Türkiye’nin dış siyasette senaryo yazan, kurgu yapan, bölgeyi yönetim eden bir pozisyona, düzeye yükseldiğini gösteriyor. Bunu da hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 yıllık istikrarlı bahadır siyasetleriyle gerçekleştirdi. Türklerin bölgede coğrafyada birer kahraman olarak, birer kurtarıcı olarak, birer oyun kurucu olarak gezdiğini gördük. Bundan da bir Türk olarak, bir Müslüman olarak gurur duyduk. Mükemmel bir zafer. Allah mübarek etsin. Bu zafer mülki İslam’ın kilidi olan Erzurum’un zaferi birebir vakitte. Zira Şam ile Erzurum birbirinden başka kentler değil. Birbirine uzak kentler değil. Ziyaret ederseniz ne kadar Erzurum’a benzediğini, ne kadar bize benzediğini göreceksiniz.” dedi.

Bir sonraki konuşmacı İsmail Kılıçarslan da, Suriye’de elde edilen muvaffakiyetin 13 yılın sonundaki 12 günde elde edildiğini belirtti. Kılıçarslan, “2016’da Rusların ağır bombardımanıyla mücahitler Halep’ten geri çekilmek zorunda kaldı. İdlib civarına geçildi. Sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti son derece akılcı bir siyasetle, Kuzey Suriye’nin içine yanlışsız ilerleyen ve savaşan bütün mücahitleri derleyip toplayan, eğiten donatan bir akıl geliştirdi. Bir akademi kurdu adeta. İdlib’de binlerce askeri eğitip donattık. Bu muazzam hazırlık, bir fırsat yakaladığında, ülkesini zalimlerin elinden geri aldı. Neyle oluştu bu fırsat, Rusya’nın Ukrayna’ya ağırlaşmasıyla. Suriye’deki savaşı sürdürmenin bedelini göze alamadı Rusya. İran’ın milis kuvvetleri, Hizbullah başta olmak üzere, Afganistan’dan Pakistan’dan, Hindistan’dan getirdiği katiller savaşıyordu. Bir de rejim askeri dediğimiz Esed’in askerleri savaşıyordu. Tam bu esnada Rusya çekilmeyi kararlaştırdığında bu sefer de İsrail’le Hizbullah ortasında çatışma çıktı. Hizbullah bölgedeki bütün katillerini Lübnan’a gerçek çekmek zorunda kaldı. Bu da mücahitlere büyük boşluk oluşturdu. Mücahitler bu boşluğu uygun fark edip ilerlediler ve bu muvaffakiyete imza attılar.” kelamlarıyla konuşmasını sonlandırdı.

Son konuşmacı Samet Doğan’da Suriye’de yaşadıklarını, şahit olduğu hadiseleri paylaşarak, diktatör sözünün beden bulmuş halini Esed’de gördüğünü belirtti. İnsanların konuşma hakkının dahi olmadığı bir ülke olması nedeniyle Suriye’de karışıklığın çıktığını, sonucunda zalim, diktatör Esed’in devrildiğini belirtti.

Panel, Türkiye’nin Suriye siyaseti çerçevesinde yapılan değerlendirmeler ve iştirakçilerin sorularıyla sona erdi.