Tuzla Piyade Okulu’nda 2023 yılında patlak veren ‘proje teğmenler’ olayının akabinde, 2024 yılında bu kere Kara Harp Okulu’nda daha büyük bir skandal yaşandı. Her iki olayın birbirinin devamı olduğu, savunmalardan ve taktıkları maskelerden muhakkak.
Tuzla’daki teğmenler de Kara Harp Okulu’ndaki üzere Atatürk maskesi takmış, provokasyonlarını bu maskeyle yapmıştı. Savunmaları da tıpkı: “Efendim biz AK Parti periyodunda bu okulları kazandığımız için eğitim hayatımız boyunca bize ‘AK Subay’ dediler, ‘Bize cemaatçi’ dediler. O denli olmadığımızı göstermek için bu türlü yaptık.”
Gerek 2023’te Tuzla’daki teğmenlerin, gerek 2024’te Kara Harp Okulu’ndaki teğmenlerin hal, hareket, hal, usul ve telaffuzlar bir merkezin eseri olduklarını gözler önüne seriyor. Odaklanılması gereken işte o merkezdeki cambaz!..
Normal koşullarda muhalif de olsa, Atatürkçü de olsa hiçbir aklı başında, hele hele sıkıntı kaidelerde harp okullarından birini kazanmış ve üstelik mezun olmuş bir teğmen bu türlü çiğ davranışlar sergilemez. Tuzla’daki teğmenlerin WhatsApp kümelerindeki rezaletlerini anlatmıyorum bile.
Milli Savunma Bakanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı titiz bir çalışmayla Kara Harp Okulu’ndaki bozguncu elebaşı teğmenleri tespit edip gereğini yaptı. Disiplin soruşturması olduğu için alınan tabirler, ortaya çıkan manzaralar ve korsan şov öncesi yapılan görüşmeler sonucunda bir karar verildi.
Disiplin şurasının yetki ve hudutları belirlidir. Ortaya çıkan sonuçtan sonra çok daha kapsamlı bir soruşturma yapılmalı. Tuzla’daki skandaldan sonra bu yapılabilseydi, Kara Harp Okulu’nda bu korsan şov ortaya çıkmayacaktı. Hele hele nasıl birinci olduğu belirli olmayan ihraç Teğmen Ebru Eroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın huzuruna çıkarılmayacaktı.
Öncelikle eğitim yoluyla kurumlarımıza kimler, hangi yapılar sızmak istiyor. Bunun üzerinde uzun uzun durulması gerekir. Bu yapılar, hem çocuklarımızı devşiriyor hem de kurumlarımızı tahrip ediyor. Eğitim yoluyla sızma konusu çok eski. Onun öyküsüne girmeyelim lakin bu formülü en yeterli kullanan Fetullahçı Terör Örgütü’nü anmadan da geçmeyelim. Ki FETÖ bu sistemi o eski yapılardan devraldı ve onlar ismine sürdürüyor.
15 Temmuz sonrası paniğe kapılan Fetullahçı Terör Örgütü, hayli bir müddet gizlenme ve saklanma gereksinimi hisseti. Lakin ortaya çıkan soruşturmalar ve operasyonlar sonucuna baktığımızda 2019-2020 sonrası yine yapılanma teşebbüsleri olduğunu görüyoruz. Bilhassa de farklı cemaat ve yapılar aracılığıyla yeniden sızma uğraşlarına tanık oluyoruz.
Tuzla Piyade Okulu ve Kara Harp Okulu’nda başıbozukluğa neden olan teğmenlerin tam da bu yıllarda harp okullarına girdiğini düşünürsek, disiplin açısından tamamlanan soruşturmalarda yeni etaba geçmek zorunlu bir gereksinimdir.
Öncelikle, 15 Temmuz öncesi FETÖ’nün öğrenci ve okul yapılanması ele alınmalı. O tarihlerde küçük yaşta olup da FETÖ iltisaklı gizli-açık okullardaki öğrencilerin ve ailelerinin üzerinde araştırmalar yapılmalı. Bu teğmenlerin lise ve ortaokul yıllarına bakılmalı. HTS kayıtları başta olmak üzere tüm teknik tahkikatlar yapılmalı. Bu öğrencileri harp okullarına yönlendiren varsa bulunmalı ve referanslarına bakılmalı. Öğrencilik yıllarında kimlerle irtibatları oldu, toplu baz sinyalleri denetim edilmeli.
Mesele, tek taraflı ele alınmamalı. Tersmiş üzere davranan ve kavgalıymış üzere imaj verdikleri kümelere da birebir biçimde yaklaşılmalı. Çünkü birebir yapının elemanlarının mavi kuvvet-kırmızı kuvvet halinde ikiye ayrılıp arbede ediyormuş üzere yapıp, birebir emele hizmet etme ihtimalini de göz önünde bulundurmalıyız.
Her şeyden kıymetlisi, bu durumu bu türlü aleni hale getirip, bütün dikkatleri, ifşa olan teğmenlere yönelten cambaz, başka elindekini bizden gizliyor olabilir. Yalnızca ihraç olanlara değil, içeride kalanlara da bakmak lazım. Çünkü şeytanlıkta, şeytanı bile şaşırtan bir örgütle karşı karşıyayız.
