AK Parti büyük kongreye gidiyor. Türkiye’nin, AK Parti’den öteki bir alternatifi olmadığı gerçeği, Cumhuriyet Halk Partisi’nin mevcut durumuna bakınca daha da netleşiyor.
Ancak CHP’nin berbat idaresi, AK Parti’yi reformcu kimliğinden uzaklaştırıyor mu? Bunu şu benzetmeyle açıklayabiliriz: Anadolu ekipleri, İstanbul’un büyük gruplarıyla oynadığında olağan güçlerinin üzerinde bir efor sergilerler.
Önümüzde iki yol var: Ya AK Parti’yi CHP ile mukayese ederek siyaset üreteceğiz ya da büyük Türkiye’nin partisi olarak, dünyadaki âlâ örneklerle kıyaslayacağız. Birçok vakit, AK Parti’nin siyaset düzeneğini harika işlettiği yılları, rastgele bir öbür ülke siyasetiyle karşılaştırma bahtımız olmuyor. O halde, kendi geçmişimizle bugün ortasında analitik bir bağ kurarak en iyiyi arayacağız.
Bu ülkenin iki yüzyıllık tarihini bilenler, AK Parti ihtilallerinin direkt emperyalizme karşı verilmiş büyük bir çaba olduğunu bilir. Önümüzde yeniden iki yol var: Ya siyasetin sığ sularında boğulacağız ya da bir adım geri çekilip, büyük davanın bir mensubu olarak, iki yüz yıl evvel İngilizlerin dünyaya baktığı üzere geniş bir perspektiften bakacağız.
AK Parti, bir misyon partisi olarak kuruldu ve büyük oranda misyon sahibi takımlar tarafından yönetildi. Bir iktidar partisinde, memurların ve siyasi esnafın, salt iktidar saikiyle hareket etmesi legaldir. Asıl olan, ana takımın misyonunu unutmamasıdır. Varsın beşerler güzel makamlara, güzel imkanlara sahip olsun. İktidar, zarurî olarak mevki de servet de üretir ve bunun helal yoldan elde edilme imkânı vardır.
AK Parti kongresi şekillenirken, herkesin öncelikle durup, gerçekleştirdiği devasa ihtilallere bir göz atması gerekiyor. Daha sonra, bu ihtilallerin mümkün bir CHP hükümeti tarafından, global güçlerin eliyle altı ayda berhava edilebileceği gerçeğini göz önünde bulundurarak, var olan kıymetlere sıkı bir halde sarılmalı ve bu ihtilalleri kalıcı hale getirecek yeni vizyonlar ortaya konmalıdır.
AK Parti’nin önünde iki büyük ıslahat konusu daha duruyor. Birincisi, çok da anlaşılır bir problem gibi görünmüyor. AK Parti, 2002’de iktidara geldiğinde bozuk bir tertip devraldı ve bu nizamı revize etti. Yaptığı ıslahatlarla devleti adeta saat üzere işleyen bir düzeneğe dönüştürdü. Lakin, geçen uzun yıllar, darbe teşebbüsleri ve dış siyasetteki artan sorumluluklar nedeniyle, AK Parti’nin saat üzere işleyen devlet düzeneği, tekrar bürokrasinin eline düşmek üzere.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurumsal yapısı tam manasıyla oturmuş bir devlet değildir. Siyaset güçlü olduğu vakit bürokrasi işler, lakin siyaset gücünü kaybettiğinde ve üretimi durduğunda, taşradaki memur ayağını uzatır, “bugün git, yarın gel” zamanı başlar. Ya da, AK Parti öncesinde olduğu üzere, işler rüşvetle çözülmeye başlanır.
CHP kurultayında ortaya atılan delege satın alma tezleri ve siyasetin finansmanı için bir belediye liderinin iki yüz milyar lira üzere bir kaynağa sahip olabileceği tezi, devlet sisteminin sağlıklı işlemediğinin ispatıdır.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde üç kuruşun bile hesabı sorulur ve devlet memurları buna göre disipline edilir.
AK Parti hükümetleri, yüzlerce alanda ekosistemler kurdu ve her birini eksiksiz halde işletmektedir. Güç, sıhhat, savunma sanayi, ulaşım üzere alanlarda önemli aralıklar kat edildi. Fakat, devletin büyük düzeneğinin işleyişinde eski alışkanlıklar tekrar nüksetmek üzere. Büyük bir devlet ıslahatına muhtaçlık duyuluyor.
Türkiye, büyük bir ülke ve büyük bir iktisada sahip. Geçen hafta kaleme aldığım “Uzak Doğu Seferi” başlıklı yazıda, Misak-ı Ulusal hudutları dışında oluşturduğumuz büyük atmosferi ele almıştım. Bu, tüm kıtalar için geçerli bir vizyon. Büyük bir devletimiz ve tüm dünyanın takip ettiği bir başkanımız var. Türkiye büyümeye ve gelişmeye devam edecek.
Türkiye koşar adım büyürken, vatandaşın devletle olan alakası ve kişisel hakları açısından türel bir uyumsuzluk yaşanıyor. Burada bahsettiğim bahis, Adalet Bakanlığı’nın teknik reformlarıyla sonlu değil.
Devlet nizamının tekrar şekillendirilmesi ve hukuk toplumuna geçiş, AK Parti’nin gelecekte gerçekleştirmesi gereken en büyük ıslahat olacaktır. Bu reformlar, büyük AK Parti ihtilallerini kalıcı hale getirecektir.
Birileri siyaseti küçümseyip “devlet, devlet” demeye devam etsin. Lakin devletler, gerçek yönetildiğinde siyaset sayesinde var olur ve büyürler.
